Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Gaziantep karkamış ilçesi (köyleri)

  KARKAMIŞ İLÇESİNDE BULUNAN KÖYLER AKÇAKÖY KÖYÜ ALAÇALI KÖYÜ ALAGÖZ KÖYÜ ARIKDERE KÖYÜ AYYILDIZ KÖYÜ BALABAN KÖYÜ BEŞKILIÇ KÖYÜ ÇİFTLİKKÖY KÖYÜ ECELER KÖYÜ ELİFOĞLU KÖYÜ ERENYOLU KÖYÜ GÜRÇAY KÖYÜ KARACURUN KÖYÜ KARANFİLKÖY KÖYÜ KELEKLİ KÖYÜ KEPİRLER KÖYÜ KIVIRCIK KÖYÜ KORKMAZLAR KÖYÜ KURUYAZI KÖYÜ ÖNCÜLER KÖYÜ ÖRMETAŞ KÖYÜ SAVAŞKÖY KÖYÜ SOYLU KÖYÜ SUBAĞI KÖYÜ ŞENLİK KÖYÜ TEKETAŞI KÖYÜ TOSUNLU KÖYÜ TÜRKYURDU KÖYÜ YARIMCA KÖYÜ YAŞARKÖY KÖYÜ YAZIR KÖYÜ YEŞERTİ KÖYÜ YOLAĞZI KÖYÜ YURTBAĞI KÖYÜ ZÜHRECİK KÖYÜ

Gaziantep'te bulunan köyler (Islahiye)

  İSLAHİYE KÖYLERİ AĞABEY KÖYÜ AĞALAROBASI KÖYÜ AKINYOLU KÖYÜ ALACA KÖYÜ ARPALI KÖYÜ AŞAĞIBİLENLER KÖYÜ BAYRAKTEPE KÖYÜ BİLENLER KÖYÜ BURUNSUZLAR KÖYÜ ÇERÇİLİ KÖYÜ ÇINARLI KÖYÜ ÇOLAKLAR KÖYÜ ÇUBUK KÖYÜ DEĞİRMENCİK KÖYÜ ELBİSTAN HÖYÜK KÖYÜ ESENLER KÖYÜ GÜLLÜHÜYÜK KÖYÜ GÜNGÖREN KÖYÜ HANAĞZI KÖYÜ HASANLÖK KÖYÜ İDİLLİ KÖYÜ KABAKLAR KÖYÜ KALAYCIK KÖYÜ KARACAÖREN KÖYÜ KARAKAYA KÖYÜ KARAPINAR KÖYÜ KARAPOLAT KÖYÜ KAYABAŞI KÖYÜ KAZIKLI KÖYÜ KIRIKÇALI KÖYÜ KOZCAĞIZ KÖYÜ KOZDERE KÖYÜ KÖKLÜ KÖYÜ KUŞÇUMUSTAFA KÖYÜ ORTAKLI KÖYÜ ÖRTÜLÜ KÖYÜ ŞAHMARAN KÖYÜ TELLİ KÖYÜ TÜRKBAHÇE KÖYÜ YAĞIZLAR KÖYÜ YELLİBURUN KÖYÜ YENİCELİ KÖYÜ YENİKÖY KÖYÜ YESEMEK KÖYÜ YEŞİOVA KÖYÜ YOLBAŞI KÖYÜ ZİNCİRLİ KÖYÜ

Gaziantep'te bulunan köyler (Araban)

ARABAN İLÇESİNDE BULUNAN KÖYLER AKBUDAK KÖYÜ AKKOÇ KÖYÜ ALTINPINAR KÖYÜ AŞAĞIKARAVAİZ KÖYÜ AŞAĞIYUFKALI KÖYÜ BAŞPINAR KÖYÜ BEYDİLİ KÖYÜ ÇAKALLI KÖYÜ ÇİFTEKOZ KÖYÜ DAĞDAĞANCIK KÖYÜ DOĞANKÖY KÖYÜ EMİRHAYDAR KÖYÜ ERENBAĞI KÖYÜ ESENTEPE KÖYÜ ESKİALTINTAŞ KÖYÜ FAKILI KÖYÜ FISTIKLIDAĞ KÖYÜ GELİNBUĞDAY KÖYÜ GÖKÇEPAYAM KÖYÜ GÜLLÜCE KÖYÜ GÜMÜŞPINAR KÖYÜ GÜZEY KÖYÜ HASANOĞLU KÖYÜ HİSARKÖY KÖYÜ KARABABA KÖYÜ KARACAÖREN KÖYÜ KÖKLÜCE KÖYÜ KÖRHACIOBASI KÖYÜ KÜÇÜKLÜ KÖYÜ MURATLI KÖYÜ NURETTİNKÖY KÖYÜ SARIKAYA KÖYÜ SARITEPE KÖYÜ TARLABAŞI KÖYÜ TAŞDEĞİRMEN KÖYÜ YAYLACIK KÖYÜ YOLVEREN KÖYÜ YUKARIKARAVAİZ KÖYÜ YUKARIYUFKALI KÖYÜ ZİYARET KÖYÜ

önceleri yamalıklı şalvar giymekten utanılmazdı

NE İDİK NE OLDUK? Bu fotoğraf büyük bir ihtimalle 1930, ya da 40’lı yıllarda çekilmiştir. Bu resmi görünce çok duygulandım… Babalarımızın analarımızın yaşadıkları, bizzat şahit olduğumuz çocukluk yıllarım geldi aklıma. Yokluğun yoksulluğun hayatın bir parçası olduğu, üst başın eskimeden yenisinin alınmadığı, yırtılınca yamalandığı, ceketlerin, gömlek ve yeleklerin kol ve yaklarının iç dış yapılarak yenilendiği, çarpanaya dönen ayakkabıların tamir edilip giyildiği, eşyaların kullanılmaz hale gelmeden yenisinin yerine konmadığı günler bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Bu fotoğraf dünün yoksul ama gönlü bol, dertleri çok ama kendileriyle barışık, yoklar içinde mutlu, onca mesele içinde huzurlu, başkası olmadan kendileri kalabilmiş, , şükretmesini bilen, birbirine benzer hayatı paylaşan kanaatkâr insanların temsilcisi olarak duruyor karşımızda. Dünyaları küçük umutları kocaman, kazançları az, yürekleri geniş gururlu insanlardı onlar. Bu fotoğraf bir zamanlar; “BİZ "dediği

neden cin deresi diyorlar

  CİN DERESİ VE SÖYLENCELERİ Gaziantep'te Cin Deresi denilen yer, Dülük Dağından başlayıp, bugünkü asri mezarlığının kuzey ucuna kadar uzanan vadinin adıdır. Dini kaynaklar ve efsaneler Cinlerin ateşten yaratıldığını söyler. Allah'a isyan eden Cinler, Allah tarafından cezalandırılır, görünmez kılınırlar. Rivayet odur ki "CİN “adının Hz. Âdem’in yaratılışından binlerce yıl öncesine dayanır. Cin deresi denilen mevki, çakmak taşlarının bolca bulunduğu bir alandır. Cinler bu vadide çakmak taşlarının sürtünmesiyle çıkan çıngı neticesindeki yükselen ateşi görünce, buraya yerleşemeye burasını yurt edinip, bir devlet kurmaya karar vermişler. Yine bir rivayete göre ise Arabistan yarımadası büyük bir denizdir. Cinler Hz. Süleyman'a kafa tutarlar, Hz. Süleyman cinleri yener onları ağzı mühürlü küplere hapsederek denize atar. Denize atılan cinlerin hapsedildiği sepetlerden birkaçı tufanla birlikte sürüklenerek bir zamanlar deniz olan ama sonraları suları çekilen yöremize, cin dere

antep dilinde bel yaaglık nedir

  AL YAĞLIK YEŞİL YAĞLIK Yağlık, Antep ağzında “yaalık”; bezden yapılmış eni boyu elli altmış , santim kadar olan genişçe, büyükçe bir mendil,” çevre” dir. Yağlık Anadolu’nun pek çok yöresinde kullanıldığı gibi, Gaziantep’te de özellikle dünün erkeklerinin giyim kuşamlarının ayrılmaz bir parçası, sorunların çözüm ortağı gibiydi. Yağlık, düz kumaştan olduğu gibi; sırmalı, altın gümüş işlemelileri de vardı. Günlük hayatta kullanılanları genellikle düz desenli olur, pek çok rengi olsa da sarı ve kemik rengi olanlar tercih edilirdi. Yağlık bükülüp belde kuşak olarak sarıldığı gibi, başta örtü, omuzca üçgen yapılıp şal gibi omuza da taşınabilirdi. Yağlığın günlük hayatta işlevi oldukça çoktu. Mesela yağlık yerine göre terleyince terinizi sildiğiniz mendiliniz, güneşte başını örten güneşlik, soğukta kaşkol olabilirdi. Bununla da kalmaz abdest alınca kurulanmak için peşkiriniz, yağmur yağdığında ıslanmamak için şemsiye, toz toprak olunca ağzınızı, burnunuzu kapatan maske, başı öreten sarık, s

nerde eski bayramlar

  BAYRAMLAR RUHUNU YİTİRDİ SANKİ. Bugün bayram. İçinde bulunduğum çevreye, sokaklara bakıyorum da bizim yaşadığım bayramlar böyle değildi ki! Bizim bildiğim ve yaşadığım bayramlar; neşe, heyecan, merak, şefkat, merhamet, yakınlaşmak, bağışlamak, paylaşmak, barışmak, eğlence, hareket, kalabalık, mutluluk demekti. Bizim bildiğim bayramlar eş dost ziyaret etmek, el öpmek, çocuklara harçlık vermek, gelen misafire günler öncesinden hazırlanan zerdelerden, sütlaçlardan, tatlılardan, kahkelerden, kurabiyelerden ikram etmekti. Bizim hatırladığım bayramlarda evler limon, yasemin kolonyası kokardı. Bizim bayramlarımızda çocuklar günler öncesinden kendilerine alınan bayramlıkları ile yatar uyur, rüyalarında bayramı yaşarlardı. Bizim hatırladığımız bayramlarda ailecek; küçükten büyüğe el öpmek, sarılmak, kucaklaşmak vardı. Bizim hatırladığımız bayramlarda şehrin sokaklarında çocukların çatapat, mantar tabancası attıkları, bayram harçlıklarına envayi çeşit yiyecekleri aldığı zamanlardı. Bizim hatır