Ana içeriğe atla

hattucbaci

Paylaş
Anteplice Örnek Konuşma
Anteplice Örnek Konuşma

iki anteplinin günlük konuşmaları:
örnek1
-la nediysiz yoorum (napıyorsunuz lan?)
-ne edek iki çit hanek edek dedik sen geldin (ne yapalım?iki çift laflaşalım diyorduk sen geldin)
-la bedeninize fransız topu deyesiceler ekşama ne yiycik?(akşama ne yiyeceğiz?)
-malhıtalı köfte yoğurucuk (mercimekli köfte yoğuracağız)
-la benim madem balhir acı yarın yapak mı?(lan benim midem yanıyor yarın yapsak olmaz mı?)
-yoorum ne tintebaat adamsın bilmiym ki.(yav ne cins adamsın sen yav)
-köylü maamedin fırınında balcan kebabı yaptırak(köylü mehmetin fırınında patlıcan kebabı yaptıralım)
-küncülü de alak mı yanına?(susamlı pide alalım mı yanına?)
-gara gara dert yiyesice...nidicin küncüsünü? (ölümlere gelesin susamı ne yapacaksın)
-yiri ağam yiri şordan gedek de hösün dayıya uğrayak(hadi ağam hadi şurdan gidelim de hüseyin dayıya uğrayalım)

örnek2
-yaw rafik, gel bir oturak bir kayfe icek senne?
-yok yorum, ben gidiym eve acik.
- nedicin evde sen saa, az oturak iste şurda.
-eyi baglim, pekey. bi çit hanek edek.

-la bahiym garşıdan geliy sümbülüylen sohrandım acık biliyn mi?(lan baktım karşıdan geliyor havalı havalı sinirlendim biraz biliyor musun)
-he yoorum.böğön sahreye gediilermiş.(evet.bugün pikniğe gidiyorlarmış.)



MÖDDÜN HAKİYESİ

Olum möddün; çarkın dilini evde unutmuşum malleye var, konşu hattuç bacının evine get, süllümü süyüğe daya, takttan aşşaya in, masammaktan dırabzına yapışarak hayada in, allıkta mıha asılı dil var onu al. Yokarı kapı aç guş mahmilinde badıya tasında,şara var yi.Guş taasındada gıvır zvır var, kürsüye bas, onlarıda al, aşşaya in ocaklığa gir, oklanın yanında evirgeci al, ucuynan hamır lençesini galdır altındaki don gazanının içinde kelle var, ayaklarıynan beraber elet galaycı mamedaya ve ütsün. Hampalatçı kel ibo’ya da selam söle bizim gapıya bi kilid yapsın, bi kilit yapsın, bi de demir gaşık versin yanındağı düvende köşker hösöyne selamını söyle, benim yemenime gön dikiciydi dikmiş mi? Tabak muşdulu gağırdak getiriciydi, onuda al. Bi de acer ölbe al. Abdallardan da birez pirpirim, aş otu, yemlik, guzugula, çiydem acı da sovan, samsak al.



MİSGİLİM AYYUŞ

Misgilim Ayyuş Şehreküstü’de Ağa Camii’nin yanında (Pişirici’de)o civarda otururdu.Mahalleden geçinirler,gariban bir aile idiler. Gün ve geceleri hep hayalpereslikle geçerdi.

Yine bir gün tandırın başında otururken Ayyuş Bacı;

-Kele Herif, niye biz boş boşuna oturuyk. Dağlar daşlar boş boşuna duruy…Sabah gedek nerde boş bi yer bulursak bağ dikek”der. Kocası:

-Yorum Ayyuş sen eyi söleynde, aha bağı dikdik, aha üzüm oldu, bu üzümü kim gidip bağdan getirecek, aha üzüm geldi, Sal’ı nerden, masere gazanını, mengeneyi nerden bulacagız?Misgilim Ayyuş ceap verir:

-Kele Herif gazanı, mengeneyi,sal’ı BAL HÖSOlardan alırdık.

Yeri bahalım eyleyse gedek, sorak Bal Höso bize bunları verir mi? Tartışarak Bal Höso’nun evine gelirler. Kapıya çıkan Hösaya durumu anlatırlar.

Onlarda bu hayelperestleri hoş karşılar, ellerine bir miktar üzüm, sucuk, bastık, tarhana verir, salarlar.



HAYCE BACI ile EMMUN

Biliriz ki dilimizde kullandığımız deyimler anlatım gücünü artırmak için, az çok mantık dışında kalan belirli kalıplardır. Deyimlerde mantık aranmaz. Her yörenin kendine özgü deyimleri vardır. Yöremiz bu açıdan çok zengindir. Bunların birçoğunu bir araya getirip, sokakta birbirine rastlayan iki yaşlı kadının ağzından sizlere aşağıda yansıtmaya çalıştım:


- Abo(o)v Hayce Bacı sen misin ne? Zere gaç gündür özüm sergiydi, seni görücüymüşüm de ondan heralda!

- Allah yıraf ede Emmun, ben de öldün belledimdi seni, nişleydin bunca vahıttan belli?

- Sorma, güccük o(o)lanı everdim. Eşgi, üşgü bağımızın goro(o) deyip, görümümün gızını alıym dedim. Almaz olaydım. Başıma gelen bişmiş tavığın başına gelmezdi. Germece gerilesice gelinin eli yüzünde ekme(e) dizinde. Elinden gabıklı goz yinmez. Onca eme(e)m boşa geddi. Gelin elden ayrıksı önüne geleni it gibi gapıy. O(o)lanın işi biddi, neysenin anasını etken yedi, gemikken addı. Me(e)rsem, o(o)lan geder it getirir; gız geder yiğit getirirmiş. Şindi de erceden odalarına çekiliyler, bana gırcıvık veriyler.

- Aman bacım, sen de inne yimiş ite dönen o gelini nerden buldun? Kör pisik kimi yide(e)ni inkar ediy. Hasaba alma onu da sen gendine bak. Ambel beter kepir hış yatarsın so(o)na bahanın bile yok…

Kaynak: www.hamza-cakir.blogspot.com

TOMUZLAN HATIN

Masal genellikle halkın oluşturduğu, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, olağanüstü kişilerin başından geçen olağan dışı olayları anlatan kısa hikayelerdir. Çocukluğumuzda masallar bizi hayal dünyasına götürürdü. Devlerden, saraylardan, ejderhalardan oluşan bir hayaldi bu. İyinin hep kötüye galip gelmesi ile biterdi masalların sonu. Bu masalları kim bilir hangi yaşlı nineler, kaç çocuğa anlatıp onları mutlu etmişlerdir. Yöremizdeki masallardan bir örnek:

Evvel zaman içinde, halbır saman içinde, deve tellallık ediyken, eşek hamallık ediyken, gara geçiler berberde, tombul guzular çimende otleyken, o yalan bu yalan, deveyi yuttu bi yılan, pire üstüne binip de deveyi gucağına alan, bu söylediklerimin hepsi yalan. Bir dene Tomuzlan Hâtın varmış. Tomuzlan deyip de geçmiyek. Tatlı sular içmeyek. Bu hikayeyi dinlerken gendimizden geçmiyek. Neyse sözü uzatmayak. Çok yalan söz atmıyak. Şarktan vurdum gılıcı, garptan çıktı bir ucu. Hakiyenin aslını biz şimdi görek.

Vaktiyle zamanında bir Tomuzlan Hâtın varmış. Bir gün tombul tombul, yuvalana yuvalana gezmiye çıkmış. Derken bi hallaçnan garşılaşmış. Hallaç gendine demiş kine,

-Boyu uzun beyler hâtın, saçı uzun selver hâtın, nerden geliyn, nere gediyn?

Tomuzlan da ona,

-Gişi aramaya gediym, demiş. Hallaç,

-‘Ba(a) varın mı?’ demiş. Tomuzlan, "Varırım varırım amma(a), ba(a) öfkelendin mi beni neynen döversin ?" demiş. Hallaç da ‘tokmaknan’ dede(e) kimi, Tomuzlan Hâtın, -Ben sa(a) varmam, deyp yoluna devam etmiş. Gediyken gediyken garşısına bir kilimci çıkmış. Tomuzlan’a demiş kine,

-Boyu uzun beyler hâtın, saçı uzun selver hâtın, nerden geliyn, nere gediyn ?

Tomuzlan, ‘Gişi aramaya gediym’ demiş. Kilimci, ‘Ba(a) varın mı?’ demiş.

Tomuzlan Hâtın, ‘Varırım, varırım amma(a), ba(a) öfkelendin mi beni neynen döversin ?’ demiş. Kilimci, ‘Mekemnen döverim’ demiş. Tomuzlan Hâtın da, “Yok ben sa(a) varmam” demiş. Gene yoluna devam etmiş. Bu sefer de garşısına bi dene sıçan çıkmış. O da Tomuzlan’a demiş kine,

-Boyu uzun beyler hâtın, saçı uzun selver hâtın, nerden geliyn, nere gediyn ?

Tomuzlan, “Gişi aramaya gediym” demiş. Sıçan, ‘Ba(a) varın mı?’ demiş. Tomuzlan Hâtın, ‘Varırım, varırım amma(a), ba(a) öfkelendin mi beni neynen döversin ?’ demiş. Sıçan, ‘Ben dövmem, ancak guyru(u)mnan gözüne sürme çekerim’ demiş. Tomuzlan Hâtın da ‘Eyleyse, ben sa(a) varırım’ demiş. İkisi elele verip eve gelmişler. Bir gün Tomuzlan sıçana,

-Ben kalkim da şu asbapları yuym, acı sen de get, bize bey evinden pendir, çörek getir, demiş. Sıçan goymuş getmiş. Tomuzlan Hâtın da don yumuya başlamış. Ceviz gabından küllük, fındık gabından gazan, fıstık gabından da teşti varmış. Tomuzlan Hâtın küllükten su alıyken, külle(e) düşmüş. O sırada evleri(i)n yanından atlılar geçiymiş. Tomuzlan Hâtın onlara,

-Tıkır tıkır atlılar, tıkırtısı datlılar, bey evine varası(ı)z, pendir çörek yiyesi(i)z, Sıçan Bey’e diyesi(i)z ki ‘Boyu uzun beyler hâtın, saçı uzun selver hâtın su alırkene külle(e) düştü, durmaya, gelsin’ demiş. Neyse sıçan gelmiş, Tomuzlan’a elini uzatmış ve demiş ki,

-Ver elini çekerek

Tomuzlan Hâtın,

-Yok ben sa(a) küserek, demiş. Sıçan yine, ‘Ver elini çekerek’ demiş. Tomuzlan, ‘Get ben sa(a) küserek’ dedee kimi, sıçan da gızıp ‘Eyleyse ben de sa(a) basarak deyp, ambel beter Tomuzlan Hâtını külle(e) bastırmış. Tomuzlan ölmüş, hakiyemiz de burda sona ermiş…
Kaynak;www.gaziantepkultursanat.org


HATTUÇ BACI

İki komşu kadın sokakta karşılaşır - Bee tanıyamadı kele Hadduç bacı, nerden geliyn? - Heç, acı şeyle bi...

İki komşu kadın sokakta karşılaşır
- Bee tanıyamadı kele Hadduç bacı, nerden geliyn?
- Heç, acı şeyle bi soluk Faddumgilden hasde bellemeden geliym. Naassın?
-Aman Hadduç Bacı hec sorma, benim çekdiimi develer çekmez. Bizim herif gene gudurdu. Akşam de-mey, sabah demey arahının başından kakmey. Ne bilim anam, bi de dos seviy deyler. Herifcez gırhından sona buturladı.
-Bu neşel iş kelee! Ocak başından yırak ola! Memik Aaam da enigonu gudurmuş. Sahılam yirmi yaşında cahal. Bu yaşdan sona... Gadan gide Essum, zere ben de bu Essum nen beyle hırlay deydim. Allah o şarmı-tanın başına him daşı dikile!
-Anam herifi yerenneri baştan çıkarıy. Yiğidiken yı-hılasıca üç zaballa akşam oldu bille gapıya dikiliyler, herifi ayardıp götürüyler her hal o şırfıntıya gidiyler.
-Allah us ahıl vere şeytanına zabınlık vere.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

inönü caddesi iran pazarı

İRAN PAZARI SOKAGI

şehitler kervanı sözleri

28. Az Kaldı Zafere Rahmet yelleri esti kurak çöllerde Göz yaşı sevince dönüştü gözlerde Tek hükümran Allah’tır pak gönüllerde İslamın gür sedası yükseldi yine Zafere zafere az kaldı zafere Alinin kılıcı Hüseyinin elinde Savaşır meydanlarda az kaldı zafere Bahardır tomurcuk verdi bütün ağaçlar Lalelerle doldu tarlalar ve topraklar Kolları sıvamış korkmadan çalışanlar Ekilen biçilir bir hasat vaktinde Zafere zafere az kaldı zafere Alinin kılıcı Hüseynin elinde Savaşır meydanlarda az kaldı zafere Bugünkü meşakket yarın rahatlıktır Bugünkü esaret yarın azatlıktır Güneş ülkesinden biz gün ısmarladık Zülmün sonu İslamdır elbet yine Zafere zafere az kaldı zafere Ali’nin kılıcı Hüseyn’in elinde Savaşır meydanlarda az kaldı zafere Doğurdu umutlar evliyanın duası Mevlananın seması ve Yunusun aşkı Alinin kılıcı Hüseynin elinde Savaşır meydanlarda zafere az kaldı (Ş.K. 3/1) 29. Tarihe Kaydedildi Damarlarımızda gezen kanınız Gönüllere kazıldı adlarınız İslam için feda olan canınız Tarihe kayd edil

sehit molla şükrü muhittin

Bahar geldi Suruça açtı kandan gülleri Gecenin karanlığına ışık tuttu kanları Yola çıktı Suruçtan Şehidlerin kervanı Molla Şükrü, Muhyeddin davanın kurbanları İki yaprak döküldü iki damla kan düştü Kurumuş yapraklara bahar geldi can düştü Gecenin karanlığını yırttı kurşun sesleri Molla Şükrü, Muhyiddin bir yana cihan düştü. Suruç topraklarında kan düşünce gül açtı Dökülen her damla kan karanlığa nur saçtı Yola çıktı Suruçtan şehidlerin kervanı Molla Şükrü, Muhyiddin şehadete ulaştı. Bu yol yiğitler yolu geri kalsın ahmaklar Sanmasınlar ki saklar onları karanlıklar Öyle bir gün doğdu ki Suruç ufuklarında Molla Şükrü, Muhyiddin meydan okur korkaklara. Bu kanlı katilleri kanlarımız boğacak Hizbullahi dünyadan zalimleri kovacak Mazlum uyandı Suruçda eman yoktur zalime Molla Şükrü, Muhyiddin kanınız alınacak                                            ŞEHİDLERE SELAM OLSUN GÜNEYDOĞUDA MÜRTED ÖRGÜT(PKK) , TAĞUT VE MÜNAFIKLARIN ELLERİYLE ŞEHİD OLAN TÜM KARDEŞLERİMİZE SELAM OLSUN, TÜM